- Avon’dan yeni yılın neşesine yakışır hediye alternatifleri - 2 Aralık 2024
- NARS’ın ikonik ürünleri ile makyaja sihirli bir dokunuş - 2 Aralık 2024
- NYX Professional Makeup Buttermelt Blush ile 12 saat kalıcı renk - 2 Aralık 2024
Yemekleriniz hem sağlıklı hem de lezzetli olabilir
İki kadın girişimci İdil Ocak ve Ebru Ergüler Karadeniz’in kurduğu MeyaneRu, ‘zamansızlık’ bahanesiyle fast food tarzı beslenmeye alışanlara ‘Durun’ diyor… Bunu yaparken hem çok sağlam kanıtlar hem de lezzet sunuyor.
Tüm dünya kötü beslenme nedeniyle başta obezite olmak üzere çeşitli metabolik hastalıklarla baş etmeye çalışıyor. Türk toplumunun da ayak uydurduğu bu beslenme çeşidi, yüzyıllar öncesine dayanan mutfak alışkanlıklarımızı tehdit eder hale geldi. Karnımızı doyuruyoruz da, ya bedenimizi ve ruhumuzu? Birçoğumuz ‘anne yemeği’ni ne kadar çok özlediğinden, mis gibi bir çorbaya hayır diyemeyeceğinden ve bağışıklık sistemini korumak için hazırlanan, reçetesi yüzyıllar öncesine dayanan tariflerden bahsediyor.
İşte İdil Ocak ve Ebru Ergüler Karadeniz’in markası MeyaneRu, bu konseptle yoluna çıkıyor. Gelin, hikayelerini kendi ağızlarından dinleyelim:
“Meyane, güzel yemek yapma sanatında tereyağı ve unla hazırlanan, yemeğe lezzet ve kıvam vermek için yapılan kıvam artırıcı bir sos demek. Mutlaka içmişsinizdir meyaneli mercimek çorbası, mis gibi kokusu burnunuza geldi değil mi?
Markanın doğuş sebebi de tam bu koku ve lezzetlere özlemden geliyor.Biz iki arkadaş çok uzun yıllar farklı sektörlerde çalışırken, hem iş kadını hem de anne olma telaşı içinde sağlıklı ve lezzetli beslenme derdine düştük.
Annelerimizin tariflerini yaparken bir de ünlü şeflerin kitaplarını karıştırıp farklı lezzet arayışına başladık. İyi yemek yapmak için işin sırrının, yemeğin içine koyulan sudan geçtiğini gördük. Aslında evimizde geleneksel tarif olarak bütün tavuğu suda haşlayıp, bundan çorba ve pilav pişirmek, hepimizin bildiği ve uyguladığı bir yöntem.
Büyükşehirde yaşamanın verdiği zaman yarışı içinde lezzetli yemek yapmak için yurt dışında bütün marketlerde satılan ‘Et suyu-beef stock neden Türkiye’de yok?’ dedik. Ve iki kadın girişimci olarak bu işe gönül verdik… Amacımız; çocuklarımıza, eşimize, dostumuza yaptığımız yemeklere lezzet ve sağlık katmak. İçerisinde hiçbir katkı maddesi, mono sodyum glutamat koruyucu, renklendirici olmayan yüzde 100 doğal! Sadece iki farkla:
1-Şef lezzetinde, pişerken aklınıza gelmeyen taze sebze ve baharatlarla tatlandırdık.
2-Raf ömrü sağlamak için, pişirildikten sonra 121 derecede sterilizasyon işlemine tabi tuttuk.
Evinizde pişireceğiniz lezzetli yemekleriniz için, mevsim sebzeleri ve özel baharatlar ile tatlandırılmış et, tavuk ve sebze sularını sizin için biz yapıyoruz.
İkiliyle yaptığımız keyifli sohbette, zararlı katkı gıda maddelerinden markalarının hikayesine, beslenme-hastalıklar arasındaki ilişkilerden taze gıda tüketimine kadar her şeyi konuştuk.
Gıdalara neden koruyucu madde, renklendirici ve mono sodyum glutamat gibi maddeler ekleniyor?
Üretim metodunda uygulanan ısıl işlemler aroma, tat ve renk kaybına neden olur. Aroma kaybını önlemek adına çeşitli katkı maddeleri ve koruyucular eklenir.
- Bunların arasında en çok kullanılan MSG (Monosodyumglutamat-E621) katkı maddesidir, kaybolan lezzeti arttırmak için tercih edilir.
- MSG, yiyeceklere katıldığında, o yiyeceğin tadının beyin tarafından güzel olarak algılanmasını sağlıyor. Tatlı, tuzlu, acı fark etmiyor… Hangi yiyeceğe katılırsa lezzetliymiş gibi geliyor. O yüzden gıda üreticilerinin birçoğu MSG’yi karlı olduğu için kullanıyor.
- Karmosin, tartrazin ve sunset yellow gibi renklendiriciler ise ürünleri canlı göstermek tercih ediliyor.
- Aspartam ise tatlandırıcılar grubunda yer alıyor. Özellikle sakızlarda tatlandırıcı olarak için kullanılıyor. MS hastalığına yol açtığı bilimsel kanıtlarla ortaya kondu.
MeyaneRu Gıda olarak felsefemiz, ürünlerimizi katkı maddesi ya da koruyucu olmadan üretmek. Yola çıkış mottomuz, ‘Çocuklarımıza yedirmediğimiz hiçbir şeyi yapıp satmayacağız.’ Katkı maddesi koruyucu kullanmıyoruz. Hatta gıdaya uygun olan plastik ambalajlardan bile gelebilecek kimyasallar maddeleri engellemek için cam kavanozları tercih ettik.
Katkı maddeleri belli ölçüde mi kullanılıyor yoksa her markanın kendi kriterleri mı var?
Türk Gıda Koteksi’nin ilgili yönetmeliklerde bu katkı maddelerinin maksimum kullanım miktarları var fakat kontrolü etkin olarak yapılamıyor. MSG’nin izin verilen sınırı, 10 gram/kg ürün. Bazı katkı maddelerinde ise hiçbir sınırlandırma bulunmuyor. Örneğin potasyum sülfatlar ve potasyum karbonatlar için hiçbir sınır yok.
Bu maddelerin vücuda ne gibi zararları var?
MSG ZARARLARI
- Sinir hücreler zararı
- Merkezi sinir sistemi tahribatı ve buna bağlı olarak Alzheimer, Parkinson ve Huntington hastalıkları, epilepsi
- Gözün retina tabakasında hasar
- Doyma mekanizmasında bozukluk, obezite.
- Büyüme hormonu baskılanması.
- Pankreas hasarı
- İnsülinde artış ve buna bağlı diyabet.
- Böbrek ve karaciğerde ciddi hasarlar.
Bu madde hamilelerde plasenta bariyerini geçebiliyor, anne karnındaki bebek de aynı tahribatlara maruz kalıyor!
RENKLENDİRİCİLERİN ZARARLARI
Türk Gıda Kodeksi’nde katkı maddeleri ve renklendirici kullanıldığında etkisini etiket üzerinde belirtmek zorundasınız. Örneğin tartrazin (E102-sarı renk verici) kullanıldığında çocukların üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir ibaresi bulunuyor. Fakat katkı maddesinin ya tam adını ve ne işe yaradığını (sitrik asit-asitlik düzenleyici gibi) ya da E kodunu yazabilirsiniz. Yani tüketiciler etikette sadece E koduna bakarsa yanılır. E kodunu yazmadan da katkı maddelerinin etikette yazılmasına izin veriliyor.
Hiçbir katkı maddesi kullanmadan sağlıklı yiyecekler hazırlamak mümkün mü?
Katkı maddeleri kullanmadan da sağlıklı ve lezzetli gıdalar üretilebildiğini ürünlerimizle ortaya koyduk. Uyguladığınız farklı işlemlerle sağlıklı ve lezzeti bir arada sunabilirsiniz. Uzun raf ömrünü ve zararlı bakterileri yok etmek içinse sadece sterilizasyon işlemini uyguluyoruz.
Sebzeleri mevsiminde tüketmek ne kadar önemli sizce?
Hormon takviyesi ve kimyasal ilaçlar, özellikle zamansız yetiştirilen ürünlerde çok fazla kullanılıyor. Her mevsim her şeyi bulabiliyor olsak da, meyve ve sebzeleri zamanında tüketmeye çalışmalıyız çünkü besin değeri daha yüksek. Her mevsimde toprak, hava ve değişen iklim koşullarına göre bedenimizin farklı ihtiyaçları doğuyor. Bu nedenle doğanın bize sunduklarını mevsiminde tüketmemiz gerekiyor.
Yaptığınız araştırmalarda et ve kemik suyunun sağlığa ne gibi faydaları olduğunu gördünüz?
Kemik suyu, gelişim çağındaki çocukların bağışıklık sistemlerinin gelişmesinde muhteşem etkiler ortaya koyuyor. Büyüme hormonunun düzgün bir şekilde çalışmasında rol oynuyor. Kemik erimesi ya da çeşitli eklem rahatsızlıklarının ortaya çıkmasını engellemek amacıyla düzenli olarak kemik suyu öneriliyor.
Son zamanlarda ‘anne yemeklerine geri dönmek’ gibi trend var. Annelerimizin yemekleriyle günümüz hazır yemekleri arasında ne tür farklar var?
Tencere yemeği diyoruz annelerimizden öğrendiğimiz yemeklere, buzdolabında ne varsa yaratıcılığınızı kullanarak yaptığınız bütün yemekler aslında en hızlı, en ekonomik ve en lezzetli olanıdır. Hazır yemeklere gelince bol yağlı, kremalı kalori hesabına bakınca çok rakamlı… İşin doyma ve fayda kısmında da sınıfta kalan bir trend.
Beslenme ve hastalıklar arasında ciddi bir ilişki olduğu biliniyor. Sizin bu konudaki görüşleriniz nedir?
‘Yedikleriniz ilacınız, ilacınız yedikleriniz olsun’ demiş Hipokrat… Hastalıkların birçok nedeni var bunu tartışacak düzeyde değiliz ama şunu söyleyebiliriz ki, iyi beslenme, iyi bir yaşamın olmazsa olmazıdır.
Özellikle çocukların sağlıklı beslenmesi konusunda anneler çok hassas. Doğal gıdalarla beslenmelerini sağlamak adına annelere neler tavsiye edersiniz?
Hiçbir anne çocuğunun hasta olmasını istemez ve ilk hedefi onu iyi beslemektir. Bizler coğrafya acısında şanslıyız çünkü sebze ve meyve yetişen bir ülkenin anneleriyiz. Mevsimine göre hazırlanan her yemek, hem bizim hem de çocuklarımız için en doğalı ve lezzetlisi olacaktır.
Markanızın hikayesini anlatır mısınız?
Anne olduktan sonra lezzet düşkünlüğümüzün yanına bir de sağlıklı yemek yapma merakımız eklendi. Çocuklarımıza sağlıklı ve lezzetli yemekler hazırlamak her anne gibi bizim de önceliğimiz oldu.
Annelerimizin meşakkatli bir şekilde tavuk ve kemiği kaynatarak tavuk, et ve kemik suyu hazırladığını biliyoruz. Çalışan anneler olarak hep zamanla yarışırız. Yurt dışı seyahatlerimizde gördüğümüz et ve tavuk suyu gibi ürünlerin Türkiye’de olmadığını fark ettik. İyi bir markayı Türkiye’ye getirmeyi düşündük ama istediğimiz standartlarda ürünler bulamadık. ‘Çocuklarımıza yedirmediğimiz hiçbir şeyi üretmeyeceğiz ve satmayacağız’ diye bir misyon edindik. İçinde katkı maddesi olmayan et, tavuk, kemik ve sebze sularını üretmeye karar verdik.
Profesyonel iş hayatlarımızı bırakıp hiç bilmediğimiz bir sektöre balıklama daldık. Zorlandık ama yeni şeyler öğrenmek heyecanımızı artırdı. 2012’de şirketimizi kurduk ve ilk ürünümüzü 2013’te Eataly raflarına koyduk. Türkiye’de yapılmış ilk katkı maddesi olmayan sıvı et suyunu biz hazırladık. Geçtiğimiz yıl da çorbalarımız ekledik. Her sezon farklı reçetelerle anne eli değmiş çorbalar üretmeye devam ediyoruz.
Maalesef sağlıklı ve doğal gıdaların lezzetli olmadığına dair bir inanış var toplumda. Üçünün bir arada sunulması mümkün mü?
Doğal ile organik arasında karışıklık var zihinlerde. Organik ürün, tamamen yetkili belgelendirme firması tarafından tüm süreçlerin (topraktan/üretime) ve her parti üründe etkin kontrolün olduğu bir sistem. Doğal ürünse herhangi bir katkı maddesi kullanılmadan üretilen üründür.
Sağlıklı, lezzetli ve doğal üretim yapılabilir elbette. ArGe süreci önemli. Uygulayacağınız yeni metotlarla kurumsal tecrübe edinirken, bir yandan da ürün hakkında her detayı öğrenebilirsiniz.
İnternet sitenizde ‘Raf ömrü sağlamak için, pişirildikten sonra 121 derecede sterilazyon işlemine tabii tutulur’ ibaresi var. Bu işlem hakkında bilgi verebilir misiniz?
Gıda sanayinde uygulanan sterilizasyon, ticari sterilizasyondur. 110 derece sıcaklık değerinin üzerinde değişken sürelerde uygulanan ısıl işlemdir. Sıcaklık değeri ve süresi ürün grubuna göre değişir. Biz çorbalara 121 derece uyguluyoruz çünkü bakteri sporları dahil bütün zararlı mikroorganizmaları öldürüyor. Sterilizasyon işlemi üründe olası tüm zararlı bakterileri yok etmek için kullanılır. Böylece oda sıcaklığında uzun raf ömrü verebiliyoruz.