- Avon’dan yeni yılın neşesine yakışır hediye alternatifleri - 2 Aralık 2024
- NARS’ın ikonik ürünleri ile makyaja sihirli bir dokunuş - 2 Aralık 2024
- NYX Professional Makeup Buttermelt Blush ile 12 saat kalıcı renk - 2 Aralık 2024
“Evde yapılan sirke, meyve şarabı ya da kokteyli oluyor!”
Kış mevsiminin gelmesiyle grip vakaları çoğaldı. Uzmanlar antimikrobiyal özellikleri nedeniyle özellikle kışın tüketimi artan sirkeye dair uyarıyor!
Kemal Kükrer’in, Ajinomoto İstanbul Tedarik Zincirinden Sorumlu İcra Kurulu Üyesi, Gıda Mühendisi Berna Portakal ile Kalite ve Ar-Ge Müdürü Gıda Mühendisi Engin Akçelenk’in sözcülüğünde düzenlediği basın toplantısında, sirkeye dair merak edilen birçok soruya yanıt arandı.
“Türkiye, potansiyeli olsa da sirke ihracatında ilk 30’da bile yer almıyor”
Taklit ve tağşiş konusunun gündemde yer etmesinin önemli olduğunu, bu konuda farkındalığın artırılması gerektiğini ifade eden Berna Portakal, “Taklit ve tağşiş konusunun boyutunu anlatmak için bazı verileri paylaşmak istiyorum. Dünya sirke ihracatı pazarı yaklaşık 1,5 milyar USD değerinde. Türkiye ise 30 milyon USD ihracat ile maalesef ilk 30’da bile yer alamıyor. Oysaki sirke konusunda büyük potansiyeli bulunuyor. Bunun en büyük sebebi, ülkemizde tağşiş yapan şirketlerin Türkiye’nin sirke ihracatı potansiyelini aşağı çekmesidir. Biz Kemal Kükrer olarak yıllardır geleneksel üretimden vazgeçmeden, tüketici nezdinde kazandığımız takdir sayesinde kaliteli ve iyi sirkeyi üreterek mücadele etmeye devam ediyoruz. Maliyetleri düşürmek adına hiçbir zaman kaliteden ödün vermedik, veremeyiz” diye konuştu.
“En önemli hedefimiz tüketicilerimizin sağlığını korumak”
Bu konuda bakanlık düzeyinde önemli çalışmaların yapıldığının da altını çizen Portakal, şöyle devam etti: “Biliyorsunuz Tarım ve Orman Bakanlığı tağşiş listesini düzenli olarak güncelliyor. Bu listeden arzu ettiğiniz bilgiye ulaşabilirsiniz. Fakat biz de Sirke Üreticileri Derneği’ni (SirkeDer) kurduk. Bu derneği kurarken bir amacımız da tüketicilere ve kamuoyuna doğru, güvenilir bir kaynaktan bilgi akışı sağlamaktı. Derneğimiz tağşiş ve taklit sirkeyle mücadele etmek için gerekli kurumlarla iş birliğine her zaman hazır. Derneğimiz bünyesinde kurduğumuz teknik komitemiz ile kaliteli ve sağlıklı sirke üretiminde gözetilmesi gereken adımları takip ediyoruz. Bu kapsamda süpermarketlerle bilgilendirme toplantıları gerçekleştirdik. Hedefimiz gerçek üreticileri haksız rekabetten korumak ama en önemlisi tüketicin sağlığını korumak.”
“Gerçek sirke ağızda aromatik, lezzetli bir tat bırakıyor”
Sirkedeki en büyük iki problemin taklit ve tağşiş olduğunun altını çizen Kemal Kükrer Kalite ve Ar-Ge Müdürü Gıda Mühendisi Engin Akçelenk, “Gerçek meyve sirkesinin içine maliyeti daha uygun olan beyaz sirkenin karıştırılması ile yapılan hileye tağşiş deniyor. Doğrudan doğruya sentetik asetik asitin sulandırılması ile elde edilen sahte ürüne ise taklit diyoruz. Profesyonel laboratuvarlarda uzman personel ve ekipman olmadan bunu ayırt etmek çok mümkün değildir. Ancak geleneksel fermantasyon yöntemiyle ürettiğimiz bir elma sirkesini yudumladığınızda sirkenin karakteristik doğal asidik tadında, elma suyunun lezzetini rahatlıkla hissedersiniz. Ancak taklit ya da tağşiş olan ürünlerde bu tat/aroma yok. Aksine boğazda kimyasal sentetik bir yakıcılık hissedilir. Aroma ilavesi ile maskelenmeye çalışılan bazı taklit ürünlerde ise yapay bir meyve tadı ve kokusu vardır. Daha kapağı açar açmaz kendini hissettirir. Tüketicilerimizin bunu bir nebze olsa da ayırt edebilmeleri mümkün” diye konuştu.
Geleneksel üretim neden önemli?
Geleneksel üretim tekniklerine bağlı kalmak, sirkenin doğallığını koruması açısından önemli. Engin Akçelenk, “100 yılı aşkın süredir geleneksel üretim tekniklerine bağlı şekilde aynı kalite ve doğallıkta üretim yapıyoruz. Yavaş ve doğal bir fermantasyon, sirkeye özgü tat ve aromaların derinleşmesine olanak tanıyor. Aynı zamanda yüksek kalite ve tat sağlıyor. 30-40 günü bulan fermantasyon sürecimiz, sirkenin istenilen asitlik oranına ve lezzet profiline ulaşmasını sağlıyor. Sirkenin en doğal halini elde etmek için kontrollü geleneksel üretim süreci, kaliteden taviz vermemek adına çok önemli. Evde yapılan sirkeler ise profesyonel analizler olmadan bu kalitede üretilemiyor” dedi.
Akçelenk şöyle devam etti: “Gerçek bir sirke için %0,5’ten az kalıntı alkol ve en az %4 asetik asit oranı gerekir. Evde tüketicilerimizin yaptığı sirkelerde bu oranı yakalayabilmeleri çok mümkün değildir. Hatta bu oranı tutturamadıkları için yaptıkları sirke şeker de içerdiğinden risklidir. Çünkü küf oluşumuna ortam hazırlayarak toksik etkiye neden olmaktadır. Dolayısıyla evde yapılan sirkeler çoğu zaman sirke değil meyve şarabı ya da meyve kokteyli formundadır.”
Sirke, gıda israfını önlemede de koruyucu rol üstleniyor
Dünyada her yıl 1,3 milyar, Türkiye’de ise ortalama 26 milyon ton gıda israf ediliyor. Atılan her bir gıdanın üretiminde harcanan su da düşünüldüğünde, israfın boyutu katlanıyor. Sirke sadece lezzet vermekle kalmıyor, aynı zamanda gıdaları mikrobiyolojik bozulmalardan koruyarak israfın önlenmesine katkıda bulunmakta. Engin Akçelenk, “Kemal Kükrer olarak, ulusal ve global alanda tanınan pek çok markanın üreticileriyle çalışıyoruz. Ürettiğimiz sirkeler, konserveden turşuya, soslardan marine ürünlere ve hatta ıslak mendillere dek birçok üründe kullanılıyor. Lezzetlendirici, koruyucu ve antimikrobiyal etkisi gibi nedenlerle ana ya da yardımcı bileşen olarak kullanılıyor. Bu anlamda, evde de doğal sirkeyi israfı önleyen bir koruyucu olarak kullanmak mümkün” dedi.
Bilimsel araştırmalar sirkenin sağlık üzerindeki etkilerini destekliyor
Toplantıda ele alınan konulardan biri de sirkenin sağlığa olan faydalarıydı. Berna Portakal; sirke tüketiminin, glisemik, anti-diyabetik, yağ metabolizması, ülseratif-kolit, kolesterol, karaciğer ve fonksiyonları, oksidatif stres, anti-kanserojen ve antimikrobiyal etkilerinin birçok araştırmada görüldüğünü söyledi. Portakal, “COVID dönemiyle birlikte bağışıklık destekleyici doğal ürünlere ve sağlıklı yaşam trendine yönelik ilgi arttı. Sirkenin antioksidan özellikleri ve sağlık açısından sunduğu katkılar öne çıktı. Bu dönemde Kemal Kükrer olarak geleneksel sirke kültürünü modern bir yaklaşımla birleştirdik. Türkiye’de ilk kez kolay içimli ‘Yudumluk Sirkeler’i geliştirdik. Bu yenilikçi ürün ile sirkenin tüketimini pratik hale getirdik.
Günde 3 çorba kaşığı sirke,sağlıklı bir yaşama katkı sağlayan doğal bir destek olarak öne çıkıyor. Antimikrobiyal olan sirkeler iltihabı azaltmada önemli. Metabolizmayı hızlandırarak kilo vermeye ve bağışıklık sisteminin normal fonksiyonunda çalışmasına destek oluyor. İçerdiği vitamin ve minerallerle besleyici öğeler sağlıyor. Özellikle elma sirkesi, potasyum, kalsiyum ve B vitaminleri gibi önemli besin maddelerini içeriyor” dedi.