- Avon’dan yeni yılın neşesine yakışır hediye alternatifleri - 2 Aralık 2024
- NARS’ın ikonik ürünleri ile makyaja sihirli bir dokunuş - 2 Aralık 2024
- NYX Professional Makeup Buttermelt Blush ile 12 saat kalıcı renk - 2 Aralık 2024
Kaygı sanılanın aksine sağlıklı olabilir!
Kaygı, tehlike ya da tehdit olarak algılanan durumlarda doğal bir tepki olarak tanımlanıyor. Temelinde korku duygusu yer alsa da, kişi ortada somut bir tehlike yokken de sürekli tedirgin ve huzursuz hissediyor. Genellikle zorlayıcı bir durum olsa da, aslında doğru yönetildiğinde faydalı ve işlevsel olabiliyor.
Uzman Klinik Psikolog Eda Atay konuyla ilgili bilgi verdi:
Kaygı aslında hayatta kalma güdümüzün doğal bir parçasıdır. Organizmamızın savaşma-kaçma tepkisidir, bizi güvende tutmaya yarar. Belirli miktarda ve kontrol edilebilir ise sağlıklıdır hatta koruyucu işlevi bile vardır. Bireyin olası risklere karşı daha dikkatli olmasını, durumu iyi analiz etmesini ve olaylar karşısında doğru şekilde konumlanmasını sağlar. Aynı zamanda motivasyon verici ve harekete geçiricidir. Bunun için kişiye gerekli enerjiyi verir, dikkatini toplamasını ve konuya özenle yoğunlaşmasını sağlar.
Kaygı sizi değil, siz kaygıyı yönetin
Bazı insanlar kaygıyı daha sık deneyimlerken, bazıları ise daha az yaşar. Travmatik olaylar, sağlık sorunları, kalıtsal faktörler, geçmiş yaşam deneyimleri ve mizaç kaygı deneyimlerimizi etkileyen faktörlerdendir. Kaygının yokluğunda ise kişi mutlak bir huzura kavuşmadığı gibi, olası risklere de açık hale gelmektedir. Kontrolünü kaybeder ve bu durum sağlıklı değildir.
Kaygıyı lehinize çevirmek elinizde
Kişi, kaygının olumlu getirilerine odaklanmak istiyorsa zorluklarla baş etme becerilerini geliştirmelidir. Böylece yaşadığı korkunun yerini zamanla olumlu duygular alır ve krizi fırsata çeviren birey kaygının esiri değil, patronu olur.
Burada önemli olan hissedilen kaygının yoğunluğunu kontrol altına almak ve bundan faydalanmaktır. Aksi halde kişi kaygı bozukluğuyla karşı karşıya kalmaktadır. Bu da giderek yıkıcı bir hal almaktadır. Kaygı düzeyi günlük yaşamı olumsuz etkileyen bir noktaya ulaşmışsa ve bu duyguyla fazlaca meşgul olan kişi yapacaklarına bir türlü odaklanamıyorsa kaygı bozukluğu akla gelmelidir. Bu durumda bir uzmanla görüşerek psikolojik destek alınması uygun olacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki, tamamen kaygısız bir yaşam hayal etmek gerçekçi bir beklenti olmayacağı gibi, sağlıklı da değildir.
Kaygıya karşı harekete geçin
Süreci doğru yönetmek için düzenli bir hayat yaşamak ve rutinler oluşturmak çok önemli. Yatış-kalkış saatlerini belirleyerek kaliteli bir alın. Açık havada yürüyüş yapın. Meditasyona ve nefes egzersizlerinden yararlanın.
Aile ve yakın çevre desteği çok önemli
Anksiyete bozukluğu yaşayan bireylerin yakın çevresi de bu durumdan yoğun bir şekilde etkilenmektedir. Başına kötü bir şey gelecek ve geçmeyecek diye düşünen birey, hem kendinin hem de ailesinin hayatını kısıtlayabilmektedir. Kaygı bozukluğu yaşayan kişinin çevresi hastanın yaşadığı bu durumu kabul etmesi ve elinde olmadığını fark etmesi gerekir.
Bizler için kolay olan bazı durumlar, anksiyete bozukluğu yaşayan bireyler için hiç de kolay değildir. Söz konusu kişiye karşı sabırlı olmak ve desteklemek önemlidir. Ancak baskı yapmak, bireyin yaşadığı durumu hafifletmeye çalışmak ya da aksini ispata çabalamak faydalı olmaz. Bunun yerine bireyi bir uzmandan yardım alması için psikoterapi konusunda yüreklendirmek gerekir.