Longevity modeli nedir? Nereden geliyor ve işe yarıyor mu?

‘Blue Zones’ ilhamıyla uzun ve sağlıklı bir yaşam mümkün mü?

Longevity, son yılların popüler beslenme modellerinden biri. Çoğu zaman ‘diyet’ olarak anılıyor ama uzmanlara göre bundan daha fazlası. Konu popüler, konuşan da çok olunca kafalar da karışıyor… Aslında  ‘yeni’ değil, uzun bir geçmişe sahip… 

Longevity, uzun ve sağlıklı yaşamı desteklemek amacıyla geliştirilen, bilimsel temellere dayanan bir beslenme modeli. Bu yaklaşım, dünyanın en uzun ömürlü insanlarının yaşadığı Blue Zones (Mavi Bölgeler) olarak bilinen Okinawa (Japonya), Sardinya (İtalya), Ikaria (Yunanistan) gibi bölgelerin geleneksel beslenme alışkanlıklarından ilham alıyor.

Diyetin bilimsel yönü ise yaşlanma biyolojisi alanında çalışan İtalyan asıllı biyogerontolog Dr. Valter Longo tarafından şekillendirildi. Longo’nun araştırmaları, düşük proteinli, bitki temelli beslenmenin ve dönemsel oruç uygulamalarının hücresel düzeyde yenilenmeyi teşvik ettiğini ve yaşa bağlı hastalık risklerini azalttığını gösteriyor.

Son yıllarda bu diyetin popülerleşmesinin temelinde, hem bilimsel bulgulara dayanması hem de modern yaşamın getirdiği kronik hastalıklara karşı koruyucu bir yaşam tarzı sunması yer alıyor.

Konuyu bir de Uzman Diyetisyen Ezgi Akdağ ile konuştuk. Akdağ,  bu yaklaşımın kalıcı ve sürdürülebilir olmasıyla diğer popüler diyet modellerinden ayrıldığını belirtiyor. İşte anlattıkları:

Neden işe yarıyor?

Longevity diyetinin işe yaramasının temelinde şu üç biyolojik mekanizma yer alıyor:

  • İnflamasyonun baskılanması: Kronik hastalıkların ve yaşlanmanın başlıca tetikleyicisi olan sistemik inflamasyon, bu diyet sayesinde büyük ölçüde azalıyor.
  • Mitokondri fonksiyonlarının güçlenmesi: Vücudun enerji santrali olan mitokondrilerin desteklenmesiyle hücresel enerji artıyor, yorgunluk ve yaşlanma belirtileri azalıyor.
  • Otofajinin aktive edilmesi: Vücudun kendi hasarlı hücre yapılarını temizleyip yenilemesi anlamına gelen otofaji, bu diyetin en güçlü etkilerinden biri olarak öne çıkıyor.

Ayrıca insülin duyarlılığı artarken, bilişsel fonksiyonlar ve metabolik esneklik de iyileşiyor.

Hangi besinler öne çıkıyor?

  • Polifenol içeriği yüksek yaban mersini, yeşil çay, zerdeçal
  • Omega-3 kaynağı olan somon, sardalya, uskumru
  • Lif yönünden zengin baklagiller, sebzeler, tam tahıllar
  • Kaliteli yağ içeren zeytinyağı, avokado, ceviz
  • Antioksidan baharatlar ve yeşil yapraklı otlar yer alıyor.

Bu besinler yalnızca bağışıklık sistemini değil, aynı zamanda mitokondri sağlığı ve hücre yenilenmesini de destekliyor.

Yaşa ve ihtiyaca göre değişiyor mu?

Longevity yaklaşımı sadece yaşlanma döneminde değil her yaş grubuna uyarlanabilmektedir. Çünkü kronik hastalıkların temeli genellikle genç yaşta atılıyor. Ancak yaşa ve sağlık durumuna göre özelleştirilmesi önemli. Genç bireylerde longevity beslenmesi, özellikle beyin sağlığı, cilt yaşlanması, insülin duyarlılığı gibi konularda koruyucu bir kalkan görevi görmektedir. 40 yaş sonrası ise, hormonal değişimlerle birlikte yaşlanma belirtileri hız kazandığı için bu dönemde daha stratejik uygulanması öneriliyor.

Bununla birlikte, 65 yaş üstü bireylerde kas kütlesini korumak için protein alımı biraz artırılabilir. Çocuklar ve hamileler gibi özel gruplarda ise kalori kısıtlaması önerilmez. Bu gruplar besin yoğunluğu yüksek, dengeli bir diyet tercih etmeli. Kısaca, diyet bireysel ihtiyaçlara (ör. metabolik durum, kronik hastalıklar) göre uyarlanmalıdır.

Yaza özel Longevity salatası tarifi

Malzemeler

  • 2 su bardağı roka veya marul
  • 1 su bardağı kiraz domates
  • 1 adet salatalık
  • ½ su bardağı haşlanmış kinoa
  • ½ su bardağı haşlanmış nohut
  • ½ kırmızı soğan
  • 2 yemek kaşığı zeytinyağı
  • Yarım limonun suyu
  • Taze nane, maydanoz, ceviz, kekik, sumak

Hazırlanışı: Tüm malzemeleri geniş bir kâsede karıştırın. Sosu dökün ve üzerini cevizle süsleyerek servis edin. Bu tarif; lif, sağlıklı yağ ve antioksidan açısından zengindir.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir