- Avon’dan yeni yılın neşesine yakışır hediye alternatifleri - 2 Aralık 2024
- NARS’ın ikonik ürünleri ile makyaja sihirli bir dokunuş - 2 Aralık 2024
- NYX Professional Makeup Buttermelt Blush ile 12 saat kalıcı renk - 2 Aralık 2024
Bağırsak florasında dengenin bozulmasına disbiyoz deniyor
Sağlıklı yaşamın temel unsurları; düzenli ve dengeli beslenmek ile kilo kontrolü… Bugün birçok hastalığa neden olan risk faktörlerinin başında fazla kilo yer almata. Ayrıca obezite tek başına ciddi bir sağlık sorunu olarak dünya gündemindeki yerini korumakta.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Harika Özkaya Yurttadur, bağırsak florası yani mikrobiyota dengesinin bozulmasının obezite ve ilişkili hastalıkların ortaya çıkmasında önemli etkisinin olduğunu anlattı. Yurttadur, bu nedenle mikrobiyotanın sağlıklı bir dengeye getirilmesinin, kilo verme sürecinde ve obeziteyle mücadelede önemli bir rol oynadığına işaret etti.
Hücreleremizin 10 katı kadar mikroorganizma
Gastrointestinal sistemde, tüm vücutta bulunan hücrelerin yaklaşık 10 katı kadar mikroorganizma var. İnsan genomundan 150 kat daha fazla gen çeşitliliğine sahip.
Vücudumuzda 2000 bakteri ailesi, 15.000-35.000 türün üzerinde bakteri bulunmakta. Bunların çok büyük bir kısmı bağırsaklarda yerleşmiştir. İnsan vücudunda yer alan bu mikroorganizma topluluklarını mikrobiyota olarak tanımlıyoruz. Bireyler yaşamları boyunca bağırsak mikrobiyotasını etkileyecek bebeklik, ergenlik, yetişkinlik, gebelik, emziklilik ve yaşlılık dönemi gibi birçok evreden geçmektedir. Bu yaşam evrelerinde bireyin yaşam tarzı ve hastalıklarına bağlı olarak mikrobiyota değişmeye devam etmektedir.
Bağırsak florasında (mikrobiyota) dengenin bozulması disbiyoz olarak adlandırılıyor. Disbiyozis esas olarak besin alımını, enerji düzenlenmesini ve yağ depolanmasını modüle ederek, bağışıklık, sinir veya metabolik yollar aracılığı ile bağırsak-beyin eksenini etkileyerek obezite ve obezite ile ilişkili metabolik bozukluklara yol açıyor.
Hangi gıdalar mikrobiyotayı olumsuz etkiliyor?
Obezite uzun süreli sağlık sorunlarıyla ilişkili yaygın küresel düzeyde önemli kronik metabolik bir bozukluk. Obeziteye neden olan birçok etkenin yanında en yaygın olanın enerji alımı ve harcanması arasındaki enerji dengesizliği var.
Özellikle yüksek yağ ve düşük lif içeren diyetler, bağırsak mikrobiyotasını olumsuz etkilemektedir. Obeziteye neden olan mikrobiyal dengesizliğe yol açabilmektedir. Obez bireylerin bağırsak mikrobiyotasının, zayıf bireylere kıyasla farklı bir kompozisyona sahip olduğu görülmüştür. İki grup karşılaştırıldığında; obezlerde bağırsak mikrobiyotasının değişmiş ve daha az mikrobiyal çeşitlilik olduğu saptanmıştır. Özellikle obeziteye yatkın bireylerde, enerji üretimi ve depolanmasını artıran bakterilerin daha fazla bulunduğu saptanmıştır. Bu bakteriler, besinlerin daha verimli bir şekilde sindirilmesine ve vücutta yağ olarak depolanmasına yol açabilmektedir.
Probiyotik ve prebiyotikler, mikrobiyata kompozisyonunu olumlu yönde değiştirerek hem iştah hem obeziteyi kontrol altına alabilmektedir. Probiyotikler, yeterli miktarlarda alındığında konakçının bağırsaklarında mikrobiyal dengeyi düzenliyor. Sağlık üzerinde olumlu etkileri olan canlı mikroorganizmalardır. Probiyotiklerin çoğu laktobacillus ve bifidobakterium ailelerindendir. Prebiyotikler ise gastrointestinal sistemin üst bölümlerinde sindirime uğramadan kalınbağırsağa ulaşmaktadır. Floradaki bazı bakterilerin çoğalması ile aktivitesini uyaran ve konakçının sağlığını olumlu etkileyen besin maddeleridir.
Probiyotik ve prebiyotik kaynağı besinler
Probiyotikli yoğurt, kefir, peynir, turşu, şalgam, sirke, boza, tarhana probiyotikler arasındadır. Prebiyotik içeren gıdalar ise hindiba, enginar, pırasa, soğan, domates, kuşkonmaz, muz, sarımsak, buğday, arpa, çavdar, bal.