D vitamini eksikliği çocuklarda alerjiye davetiye çıkarıyor

Her 100 bebekten 6’sında besin alerjisi var

Değişen yaşam koşulları, çevre kirliği ve genetik nedenler, çocuklarda besin alerjisi görülme sıklığını son 10 yılda iki kat artırdı. Öyle ki besin alerjisi her 100 bebekten 6’sında görülen bir sorun haline geldi. 4 yaşından küçük çocuklarda; besini reddetme, yutma güçlüğü, sebepsiz ağlama, uyku bozukluğu, karın ağrısı, kusma, iştah azalması ve kabızlık gibi şikayetler besin alerjisi belirtisi olabilir.

Acıbadem Maslak Hastanesi Çocuk Alerjisi Uzmanı Prof. Dr. Gülbin Bingöl, “Alerjinin pek çok farklı belirtisi var. Özellikle bebekler ve küçük çocuklar şikayetlerini dile getiremediği için anne-babaların dikkatli bir gözlemci olmaları gerekiyor” dedi. Prof. Bingöl, alerjiler hakkında bilgi verdi:

En alerjik 8 besin

En sık görülen 8 besin alerjisini; inek sütü, yumurta, yer fıstığı, ağaçta yetişen kuru yemişler, buğday, soya, kabuklu deniz ürünleri ve balık olarak gruplamak mümkün. Bu alerjenler, ülkemizde sayısı 6,5 milyonu bulan 0-4 yaş grubundaki çocukların 350 binini etkiliyor. Bebeklerin yüzde 6’sında, çocukların yüzde 4’ünde görülen bu alerji türü, ergenlikte yüzde 2 oranına, yetişkinlikte ise yüzde 1’e düşüyor.

En yaygın belirti ciltte kızarıklık

Besin alerjisi sıklıkla cilt, mide-bağırsak ve solunum sisteminde meydana gelen bulgularla kendini gösteriyor. Kaşıntı, kızarıklık, ürtiker (kurdeşen), egzama, dudaklarda ve göz çevresinde şişlik gibi belirtilerin alerjik bünyeye sahip bebek ve çocukların yüzde 50-60’sında ortaya çıkıyor. Mide ve bağırsak sisteminde de kanlı dışkılama, dışkıda mukus, bulantı, kusma, karın ağrısı, kolik, kabızlık ve ishal gibi bulgular görülüyor.

Solunum sistemindeki belirtilere ise daha az rastlanıyor. Hastaların yüzde 20-30’unda burun akıntısı, kaşıntısı, hapşırma, boğazda kaşıntı hissi, sesin kabalaşması, yutma güçlüğü, öksürük, hışıltı ve nefes darlığı izleniyor. Ancak tüm bunların ötesinde anaflaksi (şok tablosu) durumunda tansiyon düşüklüğü, bayılma, çarpıntı, solukluk, baş ağrısı ve bilinç bulanıklığı yaşanıyor.

Besin alerjisi, çok önemli sağlık sorunlarına yol açabileceğinden ciddiye alınması gerekiyor. Erken tanı ile alerjiye neden olan besinlere yönelik önlemlerle ciltte, mide-bağırsak ve solunum sistemindeki şikayetlerin giderilebilmektedir. Ciddi besin alerjilerinde şok tablosu ve hayatı tehdit edecek reaksiyonlar önlenebilmektedir.

Hekime başvurmakta geç kalmayın

Bu belirtiler varsa yani bebeklerde kakada kan, mukuslu (sümüklü) kaka, düzelmeyen kusma, nedeni belli olmayan ağlama ve huzursuzluk, ciltte döküntü izleniyorsa mutlaka hekime başvurulmalıdır. Bu bulgular anne sütü alırken bile olabilir. Çünkü besin proteinleri anne sütünden bebeğe geçer. Bu tür bulguları olanlar özellikle şok tablosu yaşayanların doktor kontrolünde olması gerekir.

İlerleyen yaşla birlikte azalıyor

Genel olarak yaşam kalitesini etkileyen bu sorunların ve besin alerjisinin yaşla birlikte azalması, hatta tamamen ortadan kaybolması mümkün. İnek sütü, yumurta, buğday ve soya alerjilerinin bir kısmı ilk bir yaşta düzelebilmektedir. 5-10 yaş civarında da iyileşme oranı yarıyı geçer. Ancak ergenliğe kadar tolerans gelişimi devam edebilmektedir. Yer fıstığı, ağaçta yetişen kuru yemişlerin vücut tarafından kabul edilmesinde gelişim daha yavaş olur. Bazen de alerji hep devam eder. Aynı şekilde, balık ve kabuklu deniz hayvanlarına karşı alerji de genellikle sürer.

Kesin tedavisi yok ama kaçınmak mümkün

Besin alerjisinin kesin tedavisi bulunmuyor. Ancak önlenmesine yönelik tedbirler; Avrupa Alerji ve Klinik İmmunoloji Akademisi’nin çeşitli çalışmalarının ardından rapor edilmiştir. Buna göre; ilk bir hafta bebeğe inek sütü içeren formül mama verilmemeli. İyi pişirilmiş yumurta, ek gıdaya geçiş döneminde verilebilmektedir.

Anaflatik şoka karşı tedbir alın

Besin alerjisi tedavisi sürecinin temelini, alerjiye neden olan yiyeceğin beslenmeden çıkarılması oluşturuyor. Bebek anne sütü ile besleniyorsa annenin de o yiyeceklerden uzak durması gerekiyor. Egzama gibi besin alerjisinin neden olduğu bulguların tedavisi de önemlidir. Yine şok riski olan hastalarda adrenalin otoenjektörlerinin taşınması gerekir. Çocuk okula ya da kreşe gidiyorsa, bu kalemler de buralarda bulunmalı. Hangi durumlarda kullanılması gerektiği konusunda çocuğa ve öğretmenlere bilgi verilmelidir.

Yeni araştırma: İkili alerjen hipotezi

Alerji konusunda yapılan çalışmalar da yaşam kalitesinin artırılmasına yönelik bulguları ortaya koyuyor. Son yıllarda ikili alerjen hipotezi üzerinde durulmaktadır. Buna atopik dermatit (egzama) birlikteliği denmektedir. Bu konuda yapılan çalışmalar egzama görülen kişilerde; deri yoluyla alerjen temasının besin alerjisi gelişimini artırdığını gösteriyor.

Ayrıca Avustralya’daki geniş kapsamlı Healthnuts çalışmasında; D vitamini eksikliği de önemli bir risk faktörü olarak gösterilmiştir.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir