Demir eksikliği dünya nüfusunun yüzde 30’unu etkiliyor

Demir eksikliğinin yaşamsal önemi var

Demir eksikliği, beslenmeye bağlı gelişen, en sık ve yaygın sorun olarak biliniyor. İstatistikler, dünya nüfusunun yüzde 30’dan fazlasında, yaklaşık 2.5 milyar insanda anemi bulunduğunu ortaya koyuyor.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ve Çocuk Hematolojisi Uzmanı Prof. Dr. Sabri Kemahlı, görülme sıklığının çocuklar ve kadınlarda daha yüksek olduğunu belirtiyor Prof. Kemahlı, “Gelişmekte olan ülkelerde okul çağındaki çocukların yüzde 40’ında, gebelerin ise yaklaşık yarısında demir eksikliği var” dedi.

Demir, oksijenin akciğerlerden dokulara taşınmasını sağlayan hemoglobinin en önemli yapı taşlarından birini oluşturuyor. Bu nedenle de eksikliğinin yaşamsal önemi bulunuyor. Bunlardan en bilineni kansızlık. Kansızlığa bağlı soluk cilt, halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık görülebilir. Ağır anemide solunum güçlüğü,  çarpıntı ve zamanla büyüme geriliği gelişebilir. Bağışıklık sistemini etkileyerek enfeksiyonlara direncin azaldığı da gösterilmiştir. Ayrıca bilişsel bozukluklara da neden olarak okul başarısızlığı ile sonuçlanabilir. Enfeksiyonlar eksikliğine yol açmaz ancak demirin kullanımını etkileyerek enfeksiyon anemisine sebep olabilir.

Aileler tarafından fark edilmiyor

Demir eksikliği ve anemi, vücuttaki demir depolarının tükenmesiyle zaman içinde gelişiyor. Bu nedenle de çocuklarda aileler tarafından hemen fark edilmiyor. Kemahlı, süreçle ilgili şu bilgileri verdi: “İlk aşamasında depo demiri olan ferritin düzeyi düşer ancak anemi görülmez. Bu aşamaya ‘pre-latent’ demir eksikliği denir. Daha sonraki aşama ‘gizli’ eksiklik olarak adlandırılır. Serum demiri düşer, plazma demir bağlama kapasitesi ve transferrin düzeyleri yükselir. Son aşamada hemoglobin düzeyinin de düşmesiyle demir eksikliği anemisi yerleşir. Kansızlık ancak bu dönemde fark edilebilir. Kan sayımlarının dikkatli biçimde incelenmesi tanısına yardımcı olur. Kesin tanı, ferritin ve serum demiri değerlerinin düşüklüğü ile konur.”

Demir eksikliği talasemi hastalığı ile karıştırılabiliyor. Bunun nedeni, her ikisinde de hemoglobin düşüklüğü yanında ortalama alyuvar hacmi ve alyuvar hemoglobininin düşük bulunmasıdır. Ancak ayrıntılı bir öykü yanında uygun laboratuvar incelemeleri ile ikisinin ayrımı kolayca yapılabilir.

Prematüre bebeklerde daha fazla görülüyor

Beslenmeye bağlı eksiklik, en sık 9-24 aylar arasındaki çocuklarda görülüyor. Yenidoğanlar bir miktar demir deposuyla doğdukları için ilk haftalarda ve aylarda  destek verilmesi gerekmiyor. Anne sütündeki demirin emiliminin inek sütündeki ve diğer besinlerdekinden daha yüksek olması bebeği korur. Zamanında doğanlarda ilk 5-6 aydan sonra bebeğe ek erilmesi gerekir. Bu, damla ya da şurup şeklinde verilebilir; demirle zenginleştirilmiş mamalar da bu gereksinimi karşılayabilir. Prematürelerde ise depolar daha düşüktür ve desteğe daha erken başlanması gerekir. İnek sütündeki demirin emilimi anne sütüne göre daha düşüktür. Ayrıca bazı çocuklarda inek sütüne bağlı bağırsaktan kanamalar görülebilmesi nedeniyle bir yaşına kadar önerilmez.

Demir bakımından zengin beslenilmeli

Yapılan değerlendirmeler sonrasında tanı konan kişilere uygun dozda demir verilerek tedavi edilebilir. Demirin ağız yoluyla (damla, şurup ya da tablet) verilmesi tercih edilir. Ancak ağızdan alamayacak hastalarda damar yoluyla tedavi olanağı da vardır. Eksikliği önlemenin yolu besinlerle yeterli miktarda alınmasıdır. Demirden en zengin besinler kırmızı et, tavuk eti, yumurta, balık ile karides ve deniz kabuklularıdır. Baklagiller ile ıspanak, brokoli gibi sebzelerde de bulunmasına karşın bunların biyoyararlanımı daha düşüktür.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir