Meme kanseri ile mücadelede izlenmesi gereken adımlar

En sık 40’lı yaşlarda görülüyor

Meme kanseri, dünyada kadınlarda en sık görülen kanserdir! Ölüme yol açan kanserler arasında da ikinci sıradadır. Özellikle batı toplumlarında yaklaşık her 8 kadından birinde meme kanseri görülmektedir.

İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Abut Kebudi, meme kanserini ve tedavi sürecindeki yenilikleri anlattı:

Meme kanseri, en sık 40-49 yaşları arasında görülmekle beraber, daha genç ve daha yaşlı kuşakta da tanı konabilmektedir. Nedenleri arasında genetik ve ailesel faktörler yaklaşık yüzde 5-15 oranında etkilidir. Büyük çoğunluğunda neden tam olarak bilinmese de; yaş, çevresel ve hormonal faktörler, radyasyon, beslenme önemli rol oynamaktadır.

Meme kanserinden korunmak için zayıf olmak, spor yapmak, uzun süreli hormon ilaçları kullanmamak, daha temiz bir çevrede yaşamak ve stresi kontrol altında tutmak çok önemlidir. Ayrıca ayda bir kendi kendine yapılan muayene, risk durumuna uygun sıklıkta meme muayenesi için bu konuda uzman olan bir doktora başvurmak ve yayınları takip etmek çok önemlidir.

Bugünün çağdaş tıbbında meme kanseri ile mücadelede şunlar önemlidir

  • Risk gruplarını belirlemek
  • Risk faktörlerini ortadan kaldırmak
  • Hastalık gelişirse erken yakalamak
  • Hayat kalitesini bozmadan tedavi uygulamak
  • Organını kaybetmeden tedavi etmek
  • Mümkün olan en uzun sağ kalımı elde etmek
  • Erken tanı için Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği tarama programı
  • Kendi kendine muayene 20’li yaşlarda başlamalı
  • Doktor muayenesi, 20-39 yaş arası 3 yılda bir, 40 yaşından itibaren de yılda bir olmak üzere ihmal edilmemeli
  • Mamografiyi 40 yaşından itibaren risk durumuna göre 1-2 yılda bir yapmak

Önceden meme kanseri tanısı konduğu zaman meme ve koltuk altı komple alınmaktaydı. Şimdi bu ameliyat özel durumlarda (memede yaygın tümör, küçültülemeyen büyük tümör, hasta tercihi) tercih edilmektedir. Daha sonra anlaşıldı ki; tüm memeyi almanın hastanın yaşamına faydası olmadığı gibi kötü kozmetik bir sonuca da yol açmaktadır. Böylece memenin kısmen alındığı ‘Meme Koruyucu Cerrahi’ gündeme gelmiştir. Bir aşama sonrası da ‘Onkoplastik Meme Cerrahisi’dir. Burada memedeki tümör büyük de olsa memeyi kaybetmeden uygun plastik yöntemlerle yapılan ve memenin şeklini mümkün olduğu kadar en iyi şekilde koruyabilen ameliyatlar söz konusudur.

Ayrıca, memeyi komple almamız gereken durumlarda da, mümkünse memenin cildini koruyup içini boşalttığımız ve yerine uygun silikon implant yerleştirdiğimiz ve böylelikle gayet iyi bir kozmetik sonuç alabildiğimiz bir ameliyatı tercih etmeye çalışıyoruz. Bu ameliyat, riskli kadınlarda kanser gelişmeden de koruyucu olarak yapılabilmektedir.

Koltuk altı cerrahisinde de gelişmeler var

Koltuk altı cerrahisinde de ciddi gelişmeler vardır. Geçmişte, her meme kanseri ameliyatında tüm koltuk altı lenf dokusu çıkartılmaktaydı. Buna radyoterapi de eklendiğinde; 5 kadından birinde kötü sonuçlara yol açan kolda şişmeye sebep olmaktaydı. Günümüz meme cerrahisinde ise, artık koltuk altı dokusu örneklenmekte ve gerek varsa cerrahi müdahale yapılmaktadır. Veya bölgesel tedavi sadece radyoterapiye bırakılmaktadır. Hastalığın belli bir aşamayı geçtiği, ancak henüz metastaz yapmış olmadığı hastalarda da ameliyat öncesi kemoterapi uygulanmaktadır. Hastalık geriletilerek yukarıdaki tedavilerden uygun olanı yapılmaktadır.

Çağdaş meme kanseri tedavisinde amaç

  • Hastalığı önlemeye çalışmak
  • Hastalık önlenememişse en erken evrede yakalamaya çalışmak
  • En az tedavi ile mümkün olan en iyi kozmetik sonucu almak; en iyi yaşam beklentisiyle hastayı tedavi etmek



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir