Her 10 gebeden 1’inde gebelik depresyonu görülüyor

Doğum sonrası depresyonda eş desteği hayati önemde!

Hamilelik dönemi, özellikle ruhsal bozuklukların gelişimi için riskli kabul ediliyor. Uzmanlara göre; bu dönemdeki kadınların yüzde 70-85’inde çeşitli ruhsal belirti ve bozukluklar ortaya çıkabiliyor.

Doğum sonrası depresyonun önlenmesinde eşlere de büyük rol düşüyor. Birlikte yeterli zaman geçiren, sevgisini sözcüklerle ya da davranışlarıyla gösteren; değişen bedeni ile eşini seven, yorgunluğunu anlayan, evde sorumluluk paylaşan eş ve aile desteği; anne adayının psikolojisini olumlu etkiliyor.

Medical Park Karadeniz Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Sevilay Kantekin; konuyla ilgili bilgi verdi:

Doğum sonrasındaki ilk 1 yıl kritik!

Doğum sonrası depresyon, doğumdan sonraki ikinci veya üçüncü haftadan sonra yavaş veya ani olarak başlayabilmektedir. Doğumdan sonraki iki yıla kadar uzayabilmektedir. Ayrıca kadınlarda, doğumu izleyen ilk iki yıl içinde psikiyatrik nedenlerle hastane başvurularında belirgin artış dikkat çekmektedir.

Son dönemde yapılan birçok çalışmalara göre; gebe kadınların yaklaşık yüzde 10’nunda gebelik dönemi depresyonu var. Gebelik döneminde depresyon geçirmeyen kadınlara göre gebelik dönemi depresyonu geçiren kadınlarda; doğum sonrası depresyon riski ortalama 6.5 kat daha fazladır. Ülkemizde yapılan çalışmalarda ise doğum sonrası depresyon görülme sıklığı yüzde 14- 40 arasında bildirilmektedir.

Doğumdan sonra ortaya çıkan psikiyatrik bozukluklar genelde; doğum sonrası hüzün, depresyon ve psikoz olmak üzere üç kısımda incelenmektedir.

Doğum hüznü 2 hafta sürebilmekte!

Doğumdan sonra ortaya çıkan psikiyatrik bozukluklar içinde en sık yüzde 15-84 arasında doğum sonrası hüzün var. Genellikle doğumdan sonraki 3 veya 4’üncü günde başlamaktadır. Belirtiler geçici olup; 1-2 günden 1-2 haftaya kadar sürmektedir. Birçok kadında doğumdan sonra anksiyete, hafif şiddette depresyon, yorgunluk, eleştiriye aşırı duyarlılık, ağlama, huzursuzluk, duygulanımda oynaklık, konsantrasyon problemleri, yakın bellekte zayıflama, uyku bozuklukları, iştahsızlık, cinsel ilgi kaybı, doğum ve bebekle ilgili genel bunalmışlık duygusu gibi belirtiler görülmektedir. Bu belirtiler hafif şiddetli ve geçici olup kendiliğinden düzelmektedir.

Ne zaman psikoterapi gerekiyor?

Yapılan çalışmalarda doğum sonrası hüzün tablosunun premenstrual disfori, gebelikteki disforik duygudurum, özgeçmişte ve ailede depresyon öyküsü ile ilişkili olduğu saptandı. Doğum sonrası hüzün olgularının yüzde 20’sinde doğum sonrası ilk yılda majör depresyon gelişebileceği ileri sürülmektedir.

Belirtilerin şiddetinin giderek arttığı durumlarda tablonun depresyona dönüşme riski var. Bu belirtilerin 2 hafta içinde özel bir tedaviye gerek kalmadan düzelebileceği konusunda bilgi veren; destekleyici psikoterapi yaklaşımları yararlı olabilmektedir.

Vaktinde teşhis ve tedavi olmazsa…

Erken teşhis ve tedavi önemlidir. Böylece çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkilenmez. Doğum sonrası depresyon ile birlikte görülen psikiyatrik hastalıkların değerlendirilmesindeki eksiklikler tedavi sürecini geciktirebilmektedir. Gebelik ve doğum sonrası depresyonun etiyolojisinde önemli olan ve devam ettiren etkenlerin belirlenmesi, doğru tanı koymayı ve tedavi etkinliğini artırmayı sağlayabilir.

Sevildiğini ve beğenildiğini hisseden bir kadın, duygusal olarak hamilelik psikolojisinden daha kolay çıkar. Böylece, bebeğin dünyaya gelişiyle birlikte birçok çiftin içine düştüğü olumsuz kısır döngüden ilişki korunmuş olacaktır. Annenin yetersizlik duygusunu artıran eleştirel geri bildirimlerden uzak durulması önemlidir.

Yeni anne olan kadının ruhsal durumu hakkında doğru ve yeterli bilgiye sahip olan bir erkek, eşine gereken desteği verebilirse, ilişkiyi koruyabilir. Gün içerisinde daha sık telefonla aranarak nasıl olduğu, kendisini nasıl hissettiğiyle ilgili konuşmalar yapmak, cinsel hayatları hakkında duygularını paylaşmak, anne-baba olmak kadar aynı zamanda karı-koca olduklarını da unutmamak ilişkiyi olumlu yönde etkileyecektir.

Annenin günlük rutininde değişiklikler yapın

  • Gün içinde düzenli egzersiz yapın. Sağlıklı ve dengeli besinler tüketin.
  • Gerçekçi beklentiler oluşturun. ‘Mükemmel annelik’ diye bir gerçek yoktur. Yapabileceğiniz kadar iş yapın ve dinlenin. Her işi kendi başınıza yapmaya çalışmadan çevrenizdekilerden yardım alın ve tüm sorumluluğu üstlenmeyin. İşlerin elinizden geldiği kadarını yapmaya çalışın. Güvenli bağlanma alanını sevgi ve şefkatiyle güçlendiren anne, bebeğin en önemli ihtiyacını karşılar.
  • Kendinize özel alan yaratın. Kendinize zaman ayırmak için yakınlarınızdan yardım istemekten çekinmeyin.
  • Duygularınızın paylaşımı ve sosyal hayattan izole olmamak, yalnız hissetmemenizi sağlar.
  • Bazı günlerin iyi, bazı günlerin yorgun geçeceğinin farkında olun ve duygularınızı kabullenin.
  • Banyo yaparak gevşeyin. Kendinize ayıracağınız 15 dakikalık banyo sürecinde tüm kaslarınız rahatlar ve yenilenirsiniz. Güne duş alarak başlayın.



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir