- Kahve Dünyası ve Cem Yılmaz’dan Yeni Reklam Kampanyası - 7 Aralık 2024
- Flormar ‘Metaglam’ ile yaratıcılığının sınırlarını keşfet! - 7 Aralık 2024
- Dünya Türk Kahvesi Günü Beta Yeni Han’da kutlandı - 7 Aralık 2024
Kahvenin içerisindeki krema ve şuruba dikkat!
Sade kahvenin karaciğer üzerinde koruyucu ve iyileştirici etkisi olduğunu söyleyen Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Metin Başaranoğlu, şurup ve krema katılan yeni nesil kahvelerin obezite ve obezite nedenli metabolik kronik hastalık riskini artırdığını açıkladı.
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Hastanesi Gastroenteroloji Anabilim Dalı Uzmanı Prof. Dr. Metin Başaranoğlu, “Kahve, kökboyasıgiller familyasının coffea cinsinde yer alan ağacın meyve çekirdeklerinin kavrulup öğütülmesi ile elde edilen tozun su ya da süt ile karıştırılmasıyla yapılan içecektir. Doğru tüketildiği takdirde insan sağlığı üzerindeki potansiyel faydaları yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır. Fakat şurup ve krema katılan yeni nesil kahveler konusunda dikkatli olunması gerekiyor” dedi.
Başaranoğlu, şu bilgileri paylaştı:
Şurup, bol miktarda konsantre şeker içerir. Bu şekerin başlıca bileşeni ise nişasta bazlı şekerdir. Miktar olarak bir kutu tatlandırılmış içeceğin içerdiği şekerin 2-3 katı şekere eşdeğer diyebiliriz. Nişasta bazlı şurubun özelliği, karaciğerde yağa dönüşmesidir. Beyin, nişasta bazlı şurubu tüketemez, diğer organlarda da yağ olarak depolanır. Rafine şeker, işlenmiş şeker, sanayi tipi şeker, nişasta bazlı şeker, mısır şurubundan elde edilen fruktoz da (HFCS) dahil olmak üzere hepsi bu gruptadır. Diğer taraftan krema ile hazırlanmış bir kahvenin içerisine doymuş yağ katılmış demektir. Yani şurup ve krema ile hazırlanmış bir adet kahve içerek bir öğünde alabileceğiniz kalorinin tamamına ulaşmış olabilirsiniz.
Araştırmalar hastalıklardan koruduğunu gösteriyor
Bilimsel çalışmalarda kahvenin toplam ölüm oranını azalttığı görülüyor, bu faydasının antioksidan ve anti-inflamatuar özelliklerinden kaynaklı olabileceği düşünülüyor. Artan kahve tüketimi ile siroz ve karaciğer kanseri arasında ters orantılı bir ilişki vardır. Kahve, yağlı karaciğeri olanlarda iyileştirici rol üstlenirken, fibroz progresyonunda ise (salgı bezlerini etkileyen hastalığın ilerlemiş hali) koruyucu bir göreve sahiptir.
Kahvenin karaciğer üzerindeki olumlu etkileri yağlı karaciğer ile sınırlı değildir. Çalışmalar, kahvenin karaciğer kanserine karşı koruyucu etkilerini de defalarca göstermiştir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan multi-etnik prospektif bir kohort çalışmasında incelenen 162 bin 22 hasta arasında kahve içenler ve içmeyenlerdeki karaciğer kanseri gelişme riskleri karşılaştırılmış. Günde 2-3 fincan kahve içenlerin, içmeyenlere oranla karaciğer kanseri geliştirme risklerinin yüzde 38 daha düşük, günde 4 fincan ölçüsünde veya daha fazla kahve içenlerin yüzde 41 daha düşük olduğu görülmüştür. Ayrıca, kahve içmeyenlerle karşılaştırıldığında günde 2-3 fincan kahve içenlerin kronik karaciğer hastalığından ölüm riski yüzde 46 daha düşük, günde 4 fincan veya daha fazla içenlerin ise ölüm riski yüzde 71 daha düşük bulunmuştur. Epidemiyolojik çalışmalarda kahve tüketiminin düşük metabolik sendrom riski ile ilişkili olduğu bulunurken, kahvenin doz-yanıt ilişkisi için de düşük diyabet riski ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Kahve çok güçlü bir antioksidan ve metabolizma hızlandırıcıdır.
En sağlıklısı sade kahve
Granül kahveler, daha ziyade kalitesi düşük Robusta türü kahve çekirdeklerinden yapılırken, Türk kahvesi ve Espresso denilen Arabika cinsi ise oldukça kaliteli kahve çekirdeklerinden üretilmektedir. Bu nedenle hem sağlık hem de lezzet açısından taze çekim, hafif ve orta kavrulmuş kahveler, katkısız hazırlanmalı ve tüketilmelidir.